
Senaryo Nuran Evren Şit
Görüntü Yönetmeni: Veli Kuzlu
Yapım: Böcek Yapım /Oğuz Peri
Öykü ve Proje Tasarımı: İpek Sorak, Müzik: Ozan Çolakoğlu, Montaj: Çağrı Türkkan, Sanat Yönetmeni: Hakan Yarkın, Kostüm Tasarım: Esra Bayram, Genel Koordinatör: İpek Sorak, Yardımcı Yönetmen: Defne Deliormanlı, Post-Prodüksiyon Asistanı : Murat İzzet Arslan, Işık Şefi: Giray Gergin, Sanat Asistanı: Seher Kuzu, Makyaj : Neriman Eröz, Saç: Fatih Paşa Tınmaz, Ses Tasarım: Burak Topalakçı, Ses Kayıt: Hasan Baran, Boom Operatörü: Recep Demir, Casting: Gökçe Doruk Erteni, Set Ekibi : Sezgin Oltulu,
Oyuncular : Mehmet Günsür (Özgür), Belçim Erdoğan (Deniz), Altan Erkekli (Yılmaz), Yiğit Özşener, Ayda Aksel , Şebnem Sönmez (Neriman), Hüseyin Avni Danyal, Yılmaz Gruda (Kemaşl Dede), Ümit Bülent Dinçer, Batuhan Karacakaya, Berkant Keskin, Reyhan Asena Keskinci, Pınar Çağlayan, Hakan Çimenser, Zafer Demircan, Berna Konur (Zeynep), Cezmi Baskın (Cezmi), Cansel Elçin, Arif Keskiner, Ayşe Arman (Ayşe), Caner Karamukluoğlu, Ulaş Tuzak, Bülent Yıldıran (Doktor), Eser
Konu : Aşk Tesadüfleri Sever”, doğumlarından itibaren çocukluk ve ilk gençlik yılları boyunca yolları Ankara’da kesişen, 2010 yılında İstanbul’da tanışan Özgür (Mehmet Günsür) ve Deniz’in (Belçim Bilgin) birbirlerine doğru ve engellerle dolu aşk macerasını anlatırken, bir yandan da geri dönüşlerle onların bugünlerini yaratan dönemlere uzanıyor. Film, Türkiye’nin 70’li, 80’li, 90’lı ve 2000’li yıllarını ziyaret ederek, o yılların artık unutulmaya yüz tutmuş popüler kültür öğelerinden, müziklerinden, yaşam biçimlerinden ve alışkanlıklarından besleniyor. “Aşk Tesadüfleri Sever” pek çok gerçek hikayeden yola çıkılarak derlenmiş olaylar bütünüyle; İstanbuldan Ankara’ya yaptığı nostaljik yolculuğun içinde izleyiciye doyurucu, duygusal, yıllarca akıllardan çıkmayacak bir aşk Peri filmi vaad ediyor.
ÖLÜMSÜZ AŞKA CESARETİ OLAN?
Kanımca 2006’da çektiği “Sınav” ile Türk sinemasının ilk biçimci tür filmini veren Ömer Faruk Sorak, Cem Yılmaz ve Yılmaz Erdoğan’dan bağımsız ikinci projesinde sırtını “Amélie”ye yaslayan bir aşk filmi ile çıkagelmiş. “Aşk Tesadüfleri Sever”in romantik komedi gibi başlayıp Belçim Bilgin’in sempatikliğiyle samimiyet aşılamasına karşın sonradan duygusal-dram sularına kayması, yönetmenin Yeşilçam melodramlarına olan inancını bir kez daha ortaya koymuş. Ancak 1970’ler ile günümüz arasında köprü kurarak akan hikayeyi anlatma becerisini sergilerken özellikle kurguyu kullanma yetisiyle oluşturduğu, tesadüflerle örülü hafif masalsı evrenin ülke sinemasında çok da fazla benzeri yok. Sonuç olarak Sorak’ın filmi, “Sınav” sonrası bir atılım anlamına gelmese de yönetmenin sektör içindeki yerini bireysel projelerle doldurması gerektiği gerçeğini perçinliyor. “Aşk Tesadüfleri Sever”in ‘ölümsüz aşk’ı dengeli ve zeki bir dille işleyen senaryosu ise inandırıcılığıyla etki bırakıyor onu itiraf etmek lazım.
“Aşk Tesadüfleri Sever” (2011) aslında dünya sinemasında gördüğümüz aşk hikayelerinden birini getiriyor karşımıza. O da beraber doğmalarıyla birlikte kaderleri daha en baştan kesişen iki insanın birbirine tutulma öyküsü. Doğrusunu söylemek gerekirse filmin bu durumun izini sürerken ‘tesadüfler’ odaklı bir yapı izlemesi, bu alanın içinde “Amélie” (“Le Fabuleux Destin d’Amélie Poulain”, 2001) sonrası artan romantik-komedilerinizini sürdüğü gerçeğiyle yüzleşmemizi sağlıyor.
“Amélie”nin formülünü Türkleştirmiş Ona göre hafif masalsı ve biçimci bir evren de servis ettiği söylenebilir eldeki yapıtın. Ancak Ömer Faruk Sorak, sanki romantik komedi üretmek için çıktığı yolunda, sonradan ‘ölümsüz aşk’ meselesinin izini süren Yeşilçam eğilimli bir duygusal-drama yönlenme kararı almış gibi. Bu doğrultuda da sözünü ettiğimiz ‘tesadüflerle akan masalsı romantik-komedi’ kavramının “Cesaretin Var mı Aşka?” (“Jeux d’Enfants”, 2003) ve “Aşka Fırsat Ver” (“L’Age de Raison”, 2010) gibi filmlerde yarattığı ‘kendini iyi hisset’ (feel-good) etkisinden daha farklı bir noktaya gitmiş.
En kısa tanımıyla bu formülü Türkleştirmiş diyebiliriz. ‘Doğumlarında karşılaşıp kaderleri beraber kesilen aşık çiftler’ mese-lesinin yerel versiyonunu üretmek için kolları proje aşamasında sıvadığına şüphe yok. Bu konuda da dersine iyi çalışmış Sorak. Biçimci yönetmenlik hamleleri ile sinemada zor bir iş olan bu durumu sömürmeden sonuç alma sınavından alnının akıyla çıkmış. Filmin 120 dakikayı bulan süresi boyunca, ne zaman karşıla-şacaklarına ‘tesadüfler’ yoluyla karar verilen bireylerin hikayesi üzerinden akan bir aşk çizgisi izliyoruz.
Yönetmenlik becerisini takdir etmemek mümkün değil
Yönetmenin de sanki “Disko Domuzları”ndaki (“Disco Pigs”, 2001) gibi ‘doğumdan başlayan tutku ve bağlılık’ ile “Happy Accidents” (2003) ve “Tesadüfler” (“Serendipity”, 2001) örneklerinde gördüğümüz ‘tesadüflerle yürüyen etkileşim’ formüllerinden beslendiği söylenebilir. Yani dünya sinemasındaki romantikkomedi ve duygusaldram örneklerinden esinlenip, bunlardan kendi aşk filmini ortaya çıkardığını görebiliyoruz. Lafın özü burada bir ‘kopyalama’ ya da ‘çalıntı’ meselesinden söz etmek mümkün değil. Bu noktada masalsı dokuyu çok öne çıkarmadan geri planda tuttuğu gerçeğini kabul etmek lazım Sorak’ın. Ancak “Disko Domuzları”nda Kirsten Sheridan’ın yaptığı gibi, iki karakterin ruh halini farklı görsel estetiklerle kavrayan özgün bir sinema dili sunduğu da söylenemez.
Buna karşın Ömer Faruk Sorak’ın 1970’ler, 1980’ler ve günümüz arasında gidip gelen hikayedeki renk kullanımı (dönemler arasında ayrım yapan bir tonlama var), kurgu becerisi ve sanat yönetimindeki detaycılık konusunda sınıfı geçtiği de reddedilemez bir gerçek. Ele aldığı ikilinin doğumlarından itibaren Ankara’da birbirine yakın mahallelerde olmalarına karşın bir türlü yakınlaşmamalarıyla yükselen gizem duygusunun da, ‘geçmişte saklı gerçekler’ ile karakterlerin bilinçaltına yerine göre iyi yerleştirildiği söylenebilir.
Özdeşleşme sinemasını uygulamak için kullandığı metotlar sonuç veriyor Bu ince kıvılcımdan da eldeki eserin, seyirci ile özdeşleşme amacı doğrultusunda bir yapı kurduğu görülebiliyor. Böylece izleyiciyi kalbinden yakalamakta sıkıntı çekmiyor “Aşk Tesadüfleri Sever”. Bunun devamında Sorak, filmini mükemmel aşkı arayan romantik-komedi bireylerinin ‘feel-good’ sonundan ziyade, yine bu örgü ışığında gerçekçi bir noktaya bağlamak için uğraşmış. Yönetmenin bu bütüne ulaşırken duygu sömürüsüne kaymayı ‘masalsı’ tonuyla bertaraf etmesine rağmen, son 20 dakikada hikayeyi gereksiz uzatıp eldeki metnin sarkmasını sağladığını gözlemlemek mümkün. Bunun da filmin beklentisini karşılamaktan çok kişisel bir dönüşe yol açtığını belirtmeliyim.
Romantik-komedi gibi başlayıp Yeşilçam ezberine kaymış. Ancak bu durum dahi kendisinin yönetmen olarak hikaye anlatma güdüsüne ve sinemaya hakim duruşunu değiştirmiyor. Öyle ki bu sözünü ettiğimiz yere ulaşmaktaki amacı ‘Geçmişte yaşananlar ışığında ölümsüz aşk mümkün müdür?’, ‘Nasıl bir aşkı tercih edersiniz?’, ‘Hayat pamuk ipliğine mi bağlıdır?’, ‘Ölüm mü aşk mı?’ gibi soruları yöneltmek izleyicisine.
Yani “Aşk Tesadüfleri Sever”, izleyenini iyi hissettirmekten ziyade mesaj kaygısını harekete geçirmiş ve birazcık Yeşilçam melodramına kaymış. Tesadüfleri de ‘Kader, tesadüflerle değişir mi?’ sorun-salına değil de, ‘Aşk, tesadüflerle ne yapacağını bilir mi?’ gibi daha egzantrik bir kullanımın hizmetine sun-muş.
Sorak, Türkiye’nin Oliver Stone’u veya Tony Scott’ı olabilir, Bunun sonucunda tesadüfler ve aşk ile ilgili yeni bir şey yapmasa da, popüler Türk sinemasında “Sınav” ile başlayıp “Romantik” (2007), “O Kadın” (2008) ve “Kağıt” (2011) ile devam eden ‘biçimci filmler’ eğiliminin bir devamını sunuyor. Reklam arka planı ile bu alandaki en hakim isimlerden Ömer Faruk Sorak da kendi hikayelerini böylesi yüksek bece-riyle anlatmaya devam ederse Türk sinemasının Tony Scott’ı ya da Oliver Stone’u olması an meselesi Ancak “Yahşi Batı” (2010) ve “G.O.R.A.” (2004) gibi projelerde yönetmenlik görüşünü geri çekip Cem Yılmaz’ı öne çıkarması onun kariyerinin çok da önemsenme-mesine yol açıyor. Halbuki “Sınav”, her türlü film pelikülünü kullanan yapısı, gençlik filmine yaklaşımı ve tür kırması haliyle popüler sinemamız için önemli bir atılımdı.
Belçim Bilgin başlı başına bir sahne kimliği ile geliyor,
“Aşk Tesadüfleri Sever” ise kimi eksiklerine karşın Yeşilçam olgusunu modernize eden bir aşk filmi olarak anılabilir. Bu doğrultuda da kimi zaman ‘gerçeklik’i ve ‘zaman olgusu’nu da ortadan kaldıran kurgu geçişlerinin katkısıyla yükselen hikaye anlatma başarısına hayran olmamak mümkün değil. Bu konuda tempyu ayarlama meselesini de iyi çözen yönetmenin, görüntü yönetimi konusunda biraz daha çalışmaya ihtiyacı var. O zaman sözünü ettiğimiz Amerikalı isimlerle yarışma şansına erişecektir. Tabii burada Belçim Bilgin’in samimi ve sempatik hali ve elbette oyunculuk becerisiyle Türk sinemasının Julia Roberts’ı olma yolunda emin adımlar attığını da unutmayalım. Şimdiye kadar sinemada başrol alamayan oyuncunun, bu anlamda ilk önemli projesinde böylesi bir sahne kimliğiyle karşımıza çıkması, romantik-komedi ya da aşk filmlerinin aranan yüzü haline gelmesini sağlayabilir. Ay-nen geçen sene “Romantik-Komedi”de (2010) izlediğimiz Sedef Avcı örneğinde görüldüğü gibi.
Onun yanında Altan Erkekli ve Ayda Aksel’in de bildiğiniz gibi olduğunu ekleyelim. Yani Sorak, tüm o biçimsel becerilerine karşın oyuncu yönetimine de önem veren bir yönetmenlik sergilemiş. Bu da onu Amerikan hikaye anlatma sinemasının güdülerine hakim bir isim yapıyor. Bu konuda tür sinemasının derinliklerine ne kadar çok inerse, Türk sinemasının popüler kolu da aynı oranda yüksek kaliteye sahip olacaktır. (Kerem Akça, haberturk.com internet sitesinde yayımlanmıştır.)
https://www.youtube.com/watch?v=7NI8f2y3UX8
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder