22 Mayıs 2015 Cuma

65) ORGANİZE İŞLER (2005)



Senaryo ve Yönetmen: Yılmaz Erdoğan, Görüntü Yönetmeni: Uğur İçbak, 
Müzik: Ozan  Çolakoğlu, 

Yönetmen Yardımcısı: Doğan Ümit Karaca,  Sanat Yönetmeni: Yaşar Ziya Kartoğlu, Kurgu: Mustafa Preşeva, Kurgu Assistanı: Ekrem Ertikmen, Post-Prodüksiyon Sorumlusu: Ali Taner Baltacı, Işık Asst.: Fuat Çetinkaya, Adem Güney, Makyaj: -Suzan Kardeş, Ses Kayıt: Alan O. Duffy, Dekor: Yavuz Çelenk, Cast Sorumlusu: Rezzan Çankır, Mekân Sorumlusu: Bora Kambay, Yapım Assistanı: Serkan Akkoyun, Yapım: Beşiktaş Kültür Merkezi/Necati Akpınar

Oyuncular: Demet Akbağ   (Nuran Ocak), Ebru Akel   (Nilüfer), Tolga Çevik  (Superman Samet), Berfin Erdoğan   (Nazlı Noyan), Yılmaz Erdoğan   (Asım Noyan), Altan Erkekli   (Yusuf Ziya Ocak), Salih Kalyon (Cemil), Basak Köklükaya (Nergis), Ersin Korkut   (Ersin), Özgü Namal (Umut Ocak), Erdal Tosun   (Uzeyir), Osman Wöber (komiser), Cem Yilmaz   (Müslüm Duralmaz), Tuncer Salman (Tugay Selimoğlu), Öner Erkan (Silvio),  Cezmi Baskın (Tabutçuların Şefi), Nazmi Kırık (Hıdır Durulmaz), Neslihan Yeldan (Lalezar), Deniz Erdoğan (Mıcır Duaralmaz), Ayberk Attila (köylü), Bican Günalan (İbrahim), Osman Gidişoğlu (Ercüment), ŞENER Kökkaya (Kumarhane sahibi), Nuri Gökaşan (Savcı), İclal Aydın (Hilal), Sinan Bengier (Melih abi), Berrak Tütünataç (Ebru), Ferhat Yılmaz (Sami), Caner Alkaya ( Arif), Celâl Tak (diş hekimi), Deniz Özerman (okuldaki veli), Ersin Korkut (Ersin), Erdem Baş (Hayri), Hande Dane (Suna), Ezgi Molla (Berrak), Rıza Kocaoğlu (Rıza), Sarp Apak (Kemal), Cem Aksakal (Cem), Aydan Taş (Aydan), Enginay Gültekin (Hayri’nin sevgilisi), Derya Artemel (Kemal’in sevgilisi), Gülhan Tekin (Elmas), Melike Güner (Yosun), Özgür Tanık (Şeniz), Cahit Taş (Tiger), Nusret Karakuş (Nusret), Fevzi Müftüoğlu (tetikçi Fevzi), Vural Çelik (kumarhane md.), Suzan Kardeş (Mefrika hanım), Cemile Çam (bebek bakıcısı), Erhan Gölbey (Sadık), Mustafa Canıvar (Mustafa), Deniz Özmen (Kutluhan), Kadir Kandemir (Atakan),  Şenol Ballı (Asım Noyan), Şevket Süha Tezel (Deli Cengiz), Tabutçular: , Murat Yıldırım, Önder Açıkbaş, Umut Kurt, Batuhan Or, Gürhan Ateş, Sinan Kılıç, Şahin yaylı, Onuryay Evrentan (trafik polisi), Neşe Sayles (kasiyer), Bülent Emrah Parlak (kitapçı), Meral Yetil (Çantası çalınan kadın), Sinem Güven (dansöz), Uğur Bilgin (Nazlı’nın koruması), Metin Keçeci (kertenkele), Kadir Atmaca (fasıl grubu), Cem Arslan (radyo programcısı), Ayhan Güngör, Nihat Sırdar, Türkan Avcı, Muhammet Ali Tuncer

Konu: Samet süpermendir ama kriptonsuzdur, Evreşelidir... Evreşe’nin yolları dar değildir ama yolları dar türküsü çok meşhurdur. Süpermen Samet bir gün Asım Noyan’la tanışır. Asım işinin ehli, usta çırak eğitiminden mezun prensip sahibi bir dolandırıcıdır. Yusuf Ziya Ocak hem sosyolog hem yazardır, Nuran Ocak ise hem fizik profesörü hem annedir, Umut onların kızıdır. Duralmaz Kardeşler ise bambaşka bir dünyanın insanlarıdır. Sayko Tugay, Pepe Silvio, Suskun Üzeyir, Teneke Mahalleli İzzet Ayna,gizli kumarhane sahibi Altındiş Selahattin ve daha bir çok kanuni ve (çoğunlukla) gayrı kanuni şahsiyet vardır İstanbul’un Organize İşler’inde...

Herkes bazen kurtarılmaya muhtaç, bazen kurtarıcıdır. Kimin kimi kurtardığının, kimin kimden arakladığının tam belli olmadığı dünya şahanesi istanbul’da tüm işler organizedir ve organize her zaman işler. Hal böyle olunca koskoca Süpermen bile İstanbul’a gelince hayatının dayağını yer!
Dara düştüğünüzde sizi birileri kurtarabilir.
Asıl sorun o birilerinden bizi kim kurtaracak?

Post Prodüksiyonda İlklerin Filmi
Organize İşler, kurgulanmaya henüz çekim aşamasındayken başladı. Çekimlerin üçüncü haftasında deneyimli kurgucu Mustafa Preşeva ve asistanı Ekrem Ertikmen, ekibin çekimi sürdürdüğü dönemde filmin sekanslar halinde kurguladılar.  Filmin çekim dönemini takip eden haftalarda Yılmaz Erdoğan ve post prodüksiyon supervizörü Ali Taner Baltacı'nın da katıldığı ekip filmin kurgusunu Ekim ayı başında tamamladı. Ali Taner Baltacı ve koordinatör Birol Akbaba'dan oluşan post prodüksiyon ekibi filmin ileri işlemlerinin

tamamlanacağı ARRI Digital Film - Münih'e hareket etti.

Organize İşler'de Türk sinemasında ilk kez 1:2,35 sinemaskop gösterim formatı uygulandı. Bu format bizlerin Amerikan filmlerinde görmeye alışık olduğumuz geniş ekranı ifade ediyor. Filmin çekimi sırasında özel modifikasyonla 4 yerine 3 perfore çeken Moviecam kamera da Türkiye'de ilk defa kullanıldı. Bu sayede hem negatif film sarfiyatından ¼ oranında tasarruf edilirken, hem de dijital filme (DI) ve digiscope geniş ekran formatına en uygun formatta çekim yapılması sağlandı.

Organize İşler'in post prodüksiyonunda, negatif filmler kesilmeden ARRI Scan tarayıcılarda 2K çözünürlükte tarandı ve dijital film teknolojisinde günümüzün en uç noktası olan Discreet Lustre'de biraraya getirildi. Hava planlarının stabilizasyonu, renk programı ve karşılaştırmalı On-line Lustre Suite ve 2K dijital projeksiyon ile sinema boyutlarında görüntülenerek yapıldı. Dijital ortamdaki filmin tekrar peliküle geçirilmesinde ARRI Laser 4K baskı teknolojisi kullanıldı.

Filmin ses tasarımı İstanbul ABT stüdyolarında Erkan Altınok, asistan tasarımcı Erkan Ciğit ve post prodüksiyon asistanı Neşe Akın tarafından yapıldı. Miksaj ise ARRI'de ünlü mikser Max Rammler tarafından yapıldı. Organize İşler, bu aşamada da bir ilke imza attı ve PPA Münih'in Pierre Arnolds liderliğindeki deneyimli ekibiyle ortak bir çalışma yapılarak film Almanca dublajlı hale getirildi. İlk kez bir Türk filmi Almanya, Avusturya ve İsviçre'de Almanca altyazılının yanında dublajlı versiyonu ile de seyirci karşısına çıkacak. Ayrıca film Almanca'nın yanı sıra İngilizce, Fransızca, Flemenkçe altyazılı versiyonları ile de Türkiye'yle aynı günlerde Avrupa izleyicisiyle buluşacak.

Film müzikleri uzun bir tarama ve kayıt çalışması sonucunda, Ozan Çolakoğlu'nun film müzikleri dışında, Brooklyn Funk Essentials, İstanbul Blues Kumpanyası ve Hüsnü Şenlendirici'den müziklerle olşturuldu. Yıldıray Gürgen ve Deniz Erdoğan filmin jenerik ve fragman müziğini üstlenirken Nil Karaibrahimgil ve çok eskilerden bir grup Everly Brothers birer güzel sürprizle yer aldılar filmde.

Bu Kez Mekan İstanbul
Organize İşler filminin hazırlık, çekim ve post prodüksiyon aşamasında yaklaşık 150 kişi çalıştı.Filmin hazırlık aşaması 6 hafta sürdü, çekimleri ise 7,5 haftada tamamlandı. Film İstanbul'un çeşitli semtlerinde toplam 26 mekanda çekildi.Filmin ana mekânlarından biri olan Asım Noyan çetesinin mekanı için sanat yönetmeni Yaşar Kartoğlu ve ekibi tarafından Tophane'deki 1500 m2'lik bir açık otoparka 250 m2'lik iki katlı çelik bina inşa edildi. Yapımı 3 hafta süren çelik bina için 18 ton çelik kullanıldı. Çekimler bittikten sonra çelik bina tamamen sökülerek otopark eski haline getirildi. Ayrıca otoparktaki mevcut binalarda da mekan düzenlemelerine gidilerek buralarda da çekimler yapıldı. (Asım - ev, Samet - ev, çete - oda). Binanın arkasındaki bölüme 63 hurda araçtan oluşan bir hurdalık yapıldı.

Filmin, iç mekanlarda geçen bazı sahneleri Ata platolarında inşa edilen dekorlarda çekildi. Filmde Cem Yılmaz'ın canlandırdığı Müslüm Duralmaz karakterine ait mekanlar, otel ve casino sahnesi  Polonezköy'deki Saklıköy Country Club'ta çekildi. Bu sahnelerin çekimleri sırasında tüm ekip altı gün boyunca Saklıköy Country Club'ta konakladı.

Filmdeki tabut sahnesi İzmir'in Ege mahallesinde çekildi. Filmde Yılmaz Erdoğan'ın canlandırdığı Asım Noyan karakterinin çocukluğunu, Vizontele ve Vizontele Tuba filmlerinde olduğu gibi Şenol Balı oynadı. Ayrıca her iki filmde rol alan Şahin Yaylı ve Sinan Kılıç bu filmde de rol aldı.
Boğaziçi ve İstanbul’un çeşitli mekanlarının havadan çekimleri için Super Gyron FS kamera stabilizasyon sistemi ilk kez Türkiye'ye getirildi ve bir Türk filminde kullanıldı. Ayrıca Türkiye'de ilk kez bir film çekimi için gece uçuşu gerçekleştirildi.
Filmde yaklaşık 1700 kişi rol aldı. Bunların 70'i profesyonel Oyunculardan oluşmaktadır. BKM Workshop öğrencilerinin tamamı da filmde rol aldı. (Kyn: sinema.mynet.com)

UĞUR VARDAN

İstanbul seni 'süper' etmiş
1970'ler, 80'ler, derken 2000'ler... Zaman geçiyor ve Yılmaz Erdoğan, nihayet şehre geliyor... Daha doğrusu İstanbul'a... 'Vizontele'de Fikri'nin (Cem Yılmaz) "Beyoğlu'nda yürüyordum, bir de ne göreyim Tarık Akan" diyerek kasaba halkına sattığı hayalin öznesi, Erdoğan'ın üçüncü filminde başrolde. 'Organize İşler', bu eski Osmanlı başkentinin artık kapkaçın başkenti olmaya dönüştüğü bir dönemi tasvir ediyor.

Hikâye, çalıp çırpmadan başka çarenin olmadığı bir hayatın içinden karakterlerle şekilleniyor. Asım Noyan bir hırsız, ama öykünün kötü adamı değil. Pragmatist ve Darwin'in o temel yasası gereği, çevreye uyumu mükemmel. Bir kaçamağın sonucunda topuklarken kapısını çaldığı ve bu vesileyle hayatını kurtardığı Samet, nam-ı diğer Süpermen ise hikâyenin en iyisi, hatta en safı. 

Bu dünyanın paralel evreninde ise sosyolog yazar Yusuf Ziya Ocak ve ailesi var; fizik profesörü karısı Nuran ve İngiliz filolojisi mezunu kızı Umut'la. Avrupa Birliği'nden gelen 20 bin avro, Ocak ailesinin kaderini değiştiriyor, kızları Umut'a alınmak istenen araba çalıntı çıkınca da hikâyenin örgüsü kuruluyor. Bu tatlı bela hırsızlar, sistem içinde hâlâ temiz kalmaya çalışan insanlarla zoraki de olsa 'iletişiyor'. 

Bu ana çatı üzerinde inşa edilen 'Organize İşler', Erdoğan'ın sinemadaki üçüncü adımı. Bu adım, ister istemez geçmişe yönelik bir muhasebeye zorluyor bizi. 'Vizontele', Türk sineması adına bir 'Amarcord', 'Cennet Sineması' ya da 'Akdeniz', ne derseniz deyin, böyle bir çabayı içeriyordu. Dolayısıyla bu filme bakışta da sinemasal öğelerden çok duygusallık ve öykünün doğasından kaynaklanan özel bir sıcaklık ön plandaydı. Ayrıca Erdoğan'ın tiyatrodan gelen bilinçaltı refleksleri, yani epizodik anlatım filme damgasını vuruyordu. Ömer Faruk Sorak'la birlikte yapılan bu ortaklaşa çabanın ardından gelen ve yönetmen koltuğunda sadece Yılmaz Erdoğan'ın oturduğu 'Vizontele Tuuba', bence zamanda oynasa da teknikte oynayamıyor ve gereksiz bir tekrardan öteye gidemiyordu. Ve bu kez anlatımdaki problemler daha fazla ön plana çıkıyor, film bölük pörçük anlatımdan kurtulup genele yayılamıyordu. 

Bildiğimiz İstanbul
'Organize İşler'e gelince, mesela 'Vizontele'deki samimiyet ya da bizim seyirci olarak (eleştirmen olarak da diyebiliriz, ne de olsa o da bir yerde insan) o karakterlerde bulduğumuz sıcaklık, sempati bu kez sanki aynı derecede sağlanamamış. Bu belki de, Erdoğan'ın ilk kez kişisel bir hikâye anlatmaktan uzaklaşmasıyla ilgili bir hissiyat. Ama öte yandan yine o epizodik anlatım var lakin sevindirici bir haber; bu kez rahatsız edici boyutlarda değil. Ya biz bu anlatıma alıştık ya da Erdoğan bunun üslubu olduğu konusunda bizi daha kolay ikna ediyor. 'Filmin başrolünde İstanbul var' tezi de işte tam bu noktada önümüze geliyor, olay örgüleri birinden diğerine İstanbul peyzajlarıyla


geçiyor. Evet, özellikle Uğur İçbak'ın özel bakışı, yedi tepeli kenti, artık o tepelerin üzerinde yükselen ve modern hayatı temsil eden gökdelenleriyle filme katılıyor. Kamera, tarihi yarımada siluetinin yanında  günümüzün yapı bloklarını da kadrajlarına dahil ediyor. Ama bence burada da bir handikap beliriyor; film bize görmediğimiz bir İstanbul'a anlatmıyor (ya da şöyle düşünmek mümkün; Türk'e Türk propagandası yapıyor). Ve bu tavır, ister istemez 'Organize İşler'e turistik bir işlev yüklüyor; bu film dışarıya açılacak ve yabancı seyirci, bu görüntülerle tavlanacak. 

Hikâyenin kendisine gelince, 'Ağır Roman', Emir Kusturica filmleri ya da Ümit Cin Güven'in 'Metropol Kâbusu'suyla akrabalıklar kuruyor. Bunu, o filmlerden esinlendiği anlamında söylemiyorum tabii ki, sadece o filmlerin daha önceden çekilmesinin ve izlenmesinin, ne yazık ki 'Organize İşler' açısından bir dezavantaj yarattığı kanısındayım. Ama bu konuda kimsenin yapabileceği bir şey yok elbette ki.

Filmi ayakta tutan en önemli özellik olan oyunculuklara gelince; kuşkusuz 'Organize İşler' en çok Tolga Çevik'e yarayacak. Genç oyuncu, Erdoğan'ın önceki iki filminde 'benç'ten gelip sayı yapmaya, ribaunt almaya çalışıyordu. Bu kez 'ilk beş'te başlıyor ve 'double-double', hatta 'triple-double' yapıyor. Çevik'in oyununa ilişkin tek bir itirazım var; bazı yerlerde mimikleri ve ses tonuyla Altan Erkekli'nin genç versiyonu gibi. Belki hoca olarak Erkekli'yi örnek almış ama bu miras alışverişi, aynı filmde olunca bazı yerlerde sırıtıyor. Erdoğan'a zaten diyecek bir şeyimiz yok; oturmuş bir tarzın üzerinde yeni bir karakter inşa etmeye çalışmış, bunu da başarmış. Erkekli için en önemli handikap 'Bir İstanbul Masalı' ve 'Beyaz Gelincik' gibi uzadıkça uzayan dizilerle eskiyen yüzü ve oyunculuğu. Demet Akbağ da filmin elbetteki iyi yanlarından. Popüler kültür kontenjanından kadroda yer alan Ebru Akel ve Berrak Tüzünataç, oyunun kuralı olarak orada olduklarını yeterince belli ediyorlar. Afişte isimleri var, oyunda az süre alıyorlar ve haklarında yargı oluşturacak bir iz bırakmadan filmi terk ediyorlar. 

Gelelim meselenin özüne: Cem Yılmaz, böyle bir proje için bıçak sırtı bir isim. Bir kere herkesten rol çalıyor. Ama yapacak bir şey yok. Bu Erdoğan için hem avantaj, hem de dezavantaj... Avantaj, çünkü filmin en iyi sahneleri onunla ışıldıyor (bu kez de golf konusunda yeni açılımlar getiriyor ve 18 delikli oyunu bir kez daha tarif ediyor). Dezavantaj, filmin diğer unsurları, onun dışında iz bırakmakta zorlanıyor. Kişisel olarak 'Güneşe Yolculuk' ve 'Fotoğraf' filmlerinin oyuncusu Nazmi Kırık'ı da çok beğendiğimi söylemeliyim. 


'Organize İşler'deki öyküler açısından ise Asım Noyan'ın karısıyla ilişkisi bence en az inandırıcı olanı. Finali itibarıyla Süpermen'in ait olduğu yerle ilişkisini anlayabiliyoruz ama aynı şey Asım-Nergis eşleşmesinde tekrarlanmıyor. Sonuç: 'Organize İşler', 'Vizontele'yle 'Vizontele Tuuba'nın tam ortasında bir yerde duruyor ve Yılmaz Erdoğan'ın bir söyleşisinde vurguladığı 'Alt tarafı bir film işte' tanımlamasını her şeyiyle karşılıyor. 

ORGANİZE İŞLER 2004 SABAH GAZETESİ
Bir düşler İstanbul'unda dönen dolaplar  
Yılmaz Erdoğan, hem ülkemiz üzerine ilginç şeyler söylüyor, hem de ilk iki filmindeki çabasını daha da ötelere taşıyarak, tam bir yönetmen olmaya doğru dev bir adım atıyor.

Yılmaz Erdoğan'ın beklenen filmi "Organize İşler"i çok sevdim, hemen söyleyeyim. Biliyorum, armudun sapı, üzümün çöpü deyip kimi şeylere takılacaklar olacaktır. Zaten oldu bile galiba (Dışarıdaydım, yazıları pek okuyamadım). Bu itirazların bazıları haklı da olabilir. Ama, ağaçlara bakmaktan ormanı gözden kaçırmayalım. Orman da bana göre şu: Erdoğan hem ülkemiz üzerine önemli ve ilginç şeyler söylüyor, hem de ilk iki filmindeki çabasını daha da ötelere taşıyarak, tam bir yönetmen olmaya doğru dev bir adım daha atıyor. "Organize İşler"in "prensip sahibi dolandırıcı"sı Asım Noyan, aslında belki de iki Vizontele'de taşrada geçmiş gençliği anlatılan genç adamın bir uzantısı. Hatta belki de ta kendisi. Çünkü metropol-megapol diye isim beğenemediğimiz şu kendine özgü İstanbul'un, insanları baştan çıkaran, bozan, gençlik hayallerini un-ufak edip aralarında kapkaççılık, üçkağıt ve dolandırıcılık da bulunan marjinal uğraşlara doğru hızlı bir rüzgarla savuran baş belası bir kent olduğu gerçeği yadsınabilir mi? O şehr-i İstanbul ki, büyücü görüntü ustası Uğur İçbak eliyle hiç görülmemiş bir masal kenti olarak filme yansıyor ve adeta hikayenin ayrılmaz parçası olup çıkıyor. Ama belki "Eşkıya", "Uzak" ve "Anlat İstanbul"dan sonraki bu en iyi İstanbul güzellemesi bile, şu gerçeği değiştirmiyor: bu kent insanı dönüştürür, değiştirir, ufalar, çıldırtır ve giderek yok eder. Böylece, çetesiyle her türlü hırsızlık ve söğüşçülüğü organize eden Asım, her kendini bilen film kahramanı gibi aslında altın yürekli bir adamdır. Bunu ayrıldığı karısına, ondan olmuş küçük kızına, çekip giden sevgilisine ve hayatına birden dalan (daha doğrusu, kendisinin hayatına birden dalıverdiği) başarısız komedyen Süpermen Samet'e karşı tüm davranışlarından sezebiliriz.

YÖNETMEN ERDOĞAN
Ve öte yanda iki grup daha vardır. Biri, bilim adamı-kadını bir aile, Ocak ailesi ve genç kızları. Bu aile kuşku yok ki kente yeni gelen dalgaların silip süpürdüğü eski İstanbul efendiliğini ve onun kendine özgü saflığını temsil eder. Yenilgisi kesindir, kazanması ise ancak filmdeki gibi mucizelerle olabilir. Öte yanda ise, Polonezköy civarında "mukim" azılı gangster Duralmaz kardeşler vardır: azılı, ama ne kadar "Baba" filmi görmüş olsalar da, sonuç olarak alaturka ve bizden... Bu üç grup insan, bir masal İstanbul'u dekoru önünde bir tuhaf, traji-komik macera yaşar ve bize de yaşatırlar. Erdoğan'ın yönetmen olarak en sevdiğim yanlarından biri, gösterişli, görkemli, "unutulmaz" sahneler yaratma çabası yerine çok daha mütevazi bir çabayı, bir tür mozaik-film yapmayı seçmiş olması. Böylece, tüm sahneler, bir Dogma'nın özenti biçimciliğinden uzak, sanki modernliğini klasisizmden alan bir anlayışı yansıtıyor ve kaydırmalı süperpoze'lerle birbirine bağlanıyor. Bu yöntem, filme bir yumuşaklık ve akışkanlık katıyor. Erdoğan, kendisine klasik Erdoğan komedyenliğinden uzak, tam bir karakter inşa etmeye çabalıyor. Eşsiz bir Demet Akbağ- Altan Erkekli beraberliğinin yanı sıra, Tolga Çevik biraz güme gitmiş oyunculuğunu konuşturuyor ve Özgü Namal'la son derece uyumlu bir ikili oluşturuyor. Diğer Oyuncular da rollerinde yeterince iyi.

DOZU YERİNDE KOMİKLİK
"Organize İşler", sade, yalın ve yumuşak bir güldürü üslubu içinde, 2005 İstanbulu'ndan bir tür sosyolojik kesit gibi duruyor. Ama Erdoğan'ın asıl başarısı, bu sosyolojiyi hiç bir anında bilimsel, hatta ciddi bir çaba gibi sunmaması ve kendine özgü bir BKM komedisinin yumuşak kalıpları içinde eritmesi. Bu açıdan, örneğin at-avrat-silah esprisi ve golf olayı gibi sahneler, beni dayanılmaz biçimde güldürdü. Ama belki bu olay kimilerini şaşırtıyor. Erdoğan'dan ya daha komik olması bekleniyor, ya daha ciddi. Bense kendi adıma, bu dozu ve bu harmanı tam kıvamında buluyor ve bunu yönetmen Yılmaz'ın ayrılmaz bir özelliği olarak kabul ediyorum. Ve onun büyük bir tevazu ve yumuşaklıkla, bu kişisel yolu izleyerek, bize daha da iyi şeyler sunmayı sürdüreceğine yürekten inanıyorum. (Atilla Dorsay)


http://www.filmzas.com/organize-isler-filmini-izle-tek-parca-hd/2/

FİLMİ İZLE

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder