Powered By Blogger

25 Mayıs 2015 Pazartesi

82) UZUN HİKAYE "2012"

Yönetmen  Osman Sınav
Senaryo Yiğit Güralp
Görüntü Yönetmeni Vedat Özdemir
Müzik Ulaş Özdemir
Yapım Sinegraf Ltd. / Osman Sınav, Suat Kapkı


Yapım Koordinatörü: Hakan Matarac, Uygulayıcı Yapımcı: Taner Özbel, Kurgu: Murat Önal, Sanat Yönetmeni: Yelkan İşkorkutan, Reza Hemmatirad Yapım Ekibi: Cansu Günbattı, Basın Sorumlusu : Özlem Demirkıran, Yardımcı Yönetmen: Ozan Uzunoğlu, Kurgu Asistanı: Erkan Tanık, Renk Düzenleme: Pascal Nowak, Işık Şefi Ceyhun Parlak, Işık : Kaan Bektaş , Boom Operatörü: Furkan Atlı , Efektler: Abdullah Ercan, Oyuncu Seçimi: Harika Uygur, Selim Bahar, Online Asist: Serdar Akbal

Oyuncular: Kenan İmirzalıoğlu (Bulgaryalı Ali), Tuğçe Kazaz (Münire), Altan Erkekli (Emin Efendi), Zafer Algöz (Şeref), Güven Kıraç (Tren Şefi), Cihat Tamer (okul müdürü),Mahir Günşiray (Savcı), Kürşat Alnıaçık (Zopuroğlu İs-met), Osman Alkaş (Musa Çavuş), Cengiz Bozkurt (Müstahdem), Mustafa Üstündağ (Makasçı), Erkan Avcı (Selami), İsmail Hakkı Ürün (gazozcu Nurettin) , Bora Koçak (kara Turan), Ferdi Kurtuldu (foto Tombul), Ufuk Karaali (istasyon şefi), Ushan Çakır (Mustafa), Damla Sönmez (Ayla), Taner Ölmez (Celal), Batuhan Karacakaya Mustafa) , Elif Atakan, Elif Yılmaz (Feride), Berk Buğra (üçgen Erdoğan), Başak Kasacı (makasıçının karısı), Buğra Bahadırlı (üçgen RErdoğan), Meriç Benlioğlu (Sevim), Melih Çardak (Zopuroğlu), Sait Genay (mantocu), Şener Kökkaya (Çerçi Abdullah), Musta-fa Alabora (Kamil Zeki Bey), Taha Yusuf Tan (Mustafa 5 Yaş), Fatma Betül Cordal (makasçının kızı), Oğuz Okul


Konu: 12 Ekim 2012, Cuma günü vizyona girecek "Uzun Hikaye", 1950'li yıllarda Bulgaryalı Ali'nin delikanlılık çağlarında Eyüp'te yazlık sinema işletmecisinin kızı Münire ile kaçmasını ve birbirlerine olan sevda öyküsünü anlatıyor. Mustafa Kutlu'nun aynı adlı eserinden uyarlanan filmde; Ali'nin eşitlik ve adalet tutkusunun doğurduğu sonuçlar nedeniyle kasaba kasaba dolaşan bu aile; gittiği her kasabada hayatın farklı bir yüzüyle tanışıp birçok şeye direnmek zorunda kalır.


1970'lerin sonuna kadar uzayıp giden hikayede, nereye giderse gitsin umudunu hiç kaybetmeyen Ali'nin gözlerindeki ışığı söndürebilecek tek şey, kendisinin verdiği haklı mücadeleye karşı her şeyden sakındığı biricik oğlu Mustafa'nın isyanlarıdır.Uzun Hikaye : Kısaltmak İyidir Bazen (Fatma Onat, 10 Ekim 2012)


Herkesin hayatta bir hikayesi vardır. Kimi kuru gürültüyle anlatır, bazısı öyküleştirme, bir kısım da onu masalsılaştırma kabiliyetine sahiptir. O hikayelerden bazen edebi bir metin, çokça da film çıkar. Uzun Hikaye de atmosferini bu masalsılık üzerine kurarak, döneminin koşullarını insan hikayeleri ve sevdalar üzerinden anlatmaya çalışan bir yapım.


Filmde aşklarının peşinden koşmak için kaçmış iki sevdalı var. Münire; zarif, kanaatkar, kocasına aşık bir kadın. Ali ise güreşçi torunu, endamlı, geleneğini terslemeyen, duygusunu gizlemeyen, karısına değer veren bir romantik. En önemli özelliği haksızlığa tahammülsüzlüğü. Kondukları her yerden göçecekmiş gibi yaşayan insanlar bunlar. Oğulları Mustafa’nın varlığı da bu göçebe hali değiştirmemiş. Başkasının hukuku için de sesini yükselten Ali’yi düzeni bozar diye hiç kimse istememiş çünkü. Her zorluğa yüzündeki koca tebessümle, gözlerindeki umutla göğüs germeye çalışan, sevdikleriyle mutlu olmanın peşinde kalender bir karakter. Kenan İmirzalıoğlu’nun canlandırdığı Ali, her koşulda yüzünde öyle güzel bir umut bulundurmakta ki bu durum insana bazen bir karikatür, bazen sinir bozucu bir karşılama gibi gelmekte. Bir tren vagonundan pek güzel bir ev yapabilecek, Robin Hood’luğa soyunabilecek, kimseden sözünü sakınmayacak kadar masalsı bir karakter izlenimi yaratmakta. Filmin ilk bölümünde izleme şansı bulduğumuz Tuğçe Kazaz ise, çocukluğun lepiska saçlı seramik bebeklerinden biri kadar kusursuz bir güzellik, içindeki yoğun duyguları kontrol edemeyen adamın yanında daha içedönük, mahcup tavrının desteklediği sakin bir oyunculukla karşımızda.


Filmde ön plana çıkan şeylerden biri atmosfer sanırım. Film üslubunu daha en başından –adından- belli ediyor. Bu anlamda sıkıntı yok. Çünkü yönetmenin film için kurduğu dünya birilerini bir şeylere inandırmaktan çok; dinlenilesi, izlenilesi, güzel bir masal anlatmak. Filmografisinde Deli Yürek, Pars gibi yapımlar olan Osman Sınav’ın seçtiği bu anlatım diğerlerine kıyasla daha özenli bir sinema dili. Seyirciyi bir masalın içine almaya çalışıyor en azından. Edebiyatçı Mus-tafa Kutlu’nun aynı adlı eserinden uyarlanmasının etkisi de büyük elbette. Ayrımcılığın, baskının, işkencenin, yoksulluğun, hüznün olduğu bir hikayeyi büyülü, mucizevi bir atmosfer içinde tasarlıyor yönetmen. Senaryosunu Yiğit Güralp’ınyazdığı filmde her çirkinlik bu büyü içinde sevimli, umutlu hatta eğlenceli olabiliyor. Yönetmenin seçtiği bu anlatım dili, dokunaklı bir dramatik öyküden bile umutlu bir hayat çıkarma çabasıyla örtüşüyor. Tabii bunu yaparken gerçeğin idealist insana indirdiği darbeleri de göz ardı etmeyerek. Ki bunu fena da yapmıyor. Özellikle işkencenin, şiddetin olduğunu gösterirken somut bir gerçeklikten kaçınarak daha sembolik karelerle yakalıyor sinema dilini. Ellili yıllardan yetmişlere uzanan bir hikayede zaman atlamalarını karakterlerin derinliklerini bozmadan yapıyor. Fakat filmin her hamlesi olumlu karşılık alacak üslupta ilerlemiyor.


Karakterin idealizmini yer yer didaktik bir vurguyla gerçekleştirmesi filmin handikaplarından. Tavrı ve eylemleriyle birçok özelliğini incelikli bir şekilde açık edebilecek bir karakterin duruşunun altına çizgi çekmek nahif anlatım dilini gölgeleyen bir hamle. Ayrıca filmin uzunluğu dolu dolu bir süreç de yaşattırmıyor çünkü durum ve olay tekrarlarıyla sürükleyicilik çabası söz konusu. Oysa insan daha önce gördüğü bir filmi tekrar yaşayacağı hissine kapılıyor filmin ikinci yarısında. Hikaye yapısı içinde o yakada yeni bir şey olmayacağını en başından tahmin edebiliyor. Bir eleştiri de Mustafa’yı oynayan Ushan Çakır’a olmalı. Çünkü genç oyuncu yaratılan atmosferde gerek ses tonu, gerekse oyunculuğuyla o filmin çokça dışında olduğu hissi uyandırıyor. Son yıllarda tanıklık ettiğimiz projelerdeki keyifli üslubunu orada da görüyoruz. Fakat bu aynılık bu filmin kimyasına çok uymuyor ve 2012 yılında tanıdığımız bir karakteri 70’lerde izliyoruz hissine kapılıyor insan. Altan Erkekli’den Güven Kıraç’a birçok önemli oyuncunun yer aldığı hikayede dikkat çeken isimlerden biri de kasabanın dikiş kursu hocası rolüyle Meriç Benlioğlu. Ali’ye olan ilgisiyle dikkat çeken karakter, bir kasabadaorta yaşa gelmiş bekar ve arzulu kadın tiplemesiyle keyifli bir oyunculuk çıkarmakta. Çokça iyi oyunculuklara rağmen dramaturjik zemin açısından bolca boşluğu bulunan fakat seyir açısından eli yüzü düzgün Uzun Hikaye’nin olumlu taraflarından biri de içinden tren geçen filmlere bir tane daha eklemiş olması. Öyle ki sinemanın ve edebiyatın vagonlarla münasebeti insana her daim keyif vermiştir. (www.eksisinema)





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder