Powered By Blogger

25 Mayıs 2015 Pazartesi

83) ÇANAKKALE YOLUN SONU "2013"

Yönetmen Serdar Akar, Kemal Uzun
Senaryo Alphan Dikmen, Başak Angigün
Görüntü Yönetmeni Uğur İçbak
Yapım Fono Film/Tolga Aydın, Cemal Okan, Bülent Turgut


Kurgu ; Mustafa Preşeva, Kostüm Tasarım: Aydan Çınar , Genel Koordinatör: Cenk Yengin, Yapım Koordinatörü: Ata Yılmaztürk, Genel Yönetmen: Serdar Akar, Uygulayıcı Yapımcı: Cenk Yengin, Yapım Sorumlusu: Bahar Bakkal, Volkan Uygun, M. Cemal Şişman, Emrah Büyükçalgaz, Yaşar Baş, Yardımcı Yönetmen: Ahmet Karaman, Yönetmen Yardımcısı: Temmuz Uğur Yıldız, Selin Hande Yaşar, 1. Yönetmen Yardımcısı: Seda Özkaraca, Focus Puller: Engin Hayıroğlu, Kurgu Asistanı: Emre Kara, Renk Düzenleme: Çağlar Özlek, Negatif Kayıt: Çağlar Özlek, Işık Şefi: Onur Özşeker, Bestboy: Ender Karakılıç, Kostüm Sorumlusu: Sonay Ortuğ, Cast Sorumlusu: Samet Tabak, İdari İşler: Taner Karakulak,


Oyuncular: Gürkan Uygun (Muhsin), Berrak Tüzünataç ( Behice), Umut Kurt (Hasan), Serdal Genç (Seref), Serkan Genç (Esref), Mahir Günşiray (A. Salim), İnanç Koçak (Kostas), Yetkin Dikinciler, Bağış Angigün (Bilal), Emre Yılmaz (David),


Konu: 25 Nisan 1915… Osmanlı İmparatorluğu’nun direniş kapısı olan Çanakkale, gemi yoluyla geçilememiş ve işgâlciler, çaresiz bir manevrayla Gelibolu kıyılarına çıkartma yapmaya başlamışlardır. İşgâl kuvvetlerinin belki de en büyük direnişi gördükleri koy, o andan sonra mağlup bir ordunun adıyla anılacaktır: Anzak Koyu.


Hilal-i Ahmer cemiyetindekiler ve Muhsin’le Hasan’ında içinde bulunduğu destek birliği beş günlük yolculuğun sonunda, 25 Mayıs 1915’te cepheye ulaşırlar. Hasan, siperlere indiği anda, savaşın hayal ettiğinden daha acımasız olduğu gerçeğiyle yüzleşir. Daha ilk gün, bir Anzak askeriyle siper içerisinde burun buruna gelir ve abisinin son anda yardımına koşmasıyla kıl payı hayatta kalır. Birkaç gün sonra Muhsin bir Anzak keskin nişancıyı vurup, daha önce Balkan savaşında da komutası. Röportaj: Kemal Uzun – Çanak-kale Yolun Sonu


Güzin Tekeş 19 Mart 2013


“Çanakkale Yolun Sonu” projesi nasıl ortaya çıktı?

 
Ben bu projeye çok ortalarında katıldım, Serdar Akar’ın bir projesiydi bu. Bakanlıktan olurunu alan, projeyi hazırlayan oydu, ben o sıralar “İki Yaka Bir İsmail” dizisini çekiyordum Ayvalık’ta. Yaz sezonunda diziye ara verdik, sonradizinin devam etmeyeceğini öğrendik. O arada Serdar da Balkanlar’a gitti başka bir proje için, benden de Çanakkale Yolun Sonu’na göz kulak olmamı ve bunu çekmemi rica etti. Yani ben biraz sonlara doğru dâhil oldum bu işe. Senaryo, dekor – kostüm hazırlığı, silahların temin edilmesi, siperlerin kazılması falan 1-2 seneye yayılan bir süreç oldu. Ben bütün bunlar bittikten sonra Ağustos ayında dâhil oldum ekibe, Eylül’de de çekimlere başladık. Ekim’in sonlarına doğru da bitirdik.


Çekimleri nerede yaptınız?


Çanakkale’nin Ezine ilçesinde özel bir plato hazırlandı bize, sadece orada çalıştık. Bütün çadırlarımızı, siperlerimizi, diğer lokal mekanlarımızı falan hep orada kurduk.


Bu sene bir Çanakkale filmleri furyası oldu, filminizin bu kalabalığın arasında kaynayıp gitmesinden endişe ettiniz mi?


Biraz endişe ettim aslında çünkü bu sene yapılan üçüncü Çanakkale filmi oldu. Ama diğer filmler farklı anlatım tarzları seçmişlerdi. Bir tanesi daha didaktik, daha belgesel tarzı bir anlatım benimsemişti, diğeri fantastik bir anlatım seçmişti. Fantastik anlatınca uçarsınız, didaktik anlatınca biraz temposu azalır, daha böyle ders gibi olur. Bizim senaristlerimizin yazdığı ise dramatik yapısı daha kuvvetli, savaşı arka plana alıp, savaşla birlikte devam eden üç ana hikâyeden oluşuyordu. Belgesel türünün zaten izleyicisi belli ki yeterli sayıda izleyici gitti ona da, fantastik isteyen de diğerine gitti dramatik sevenler de bize gelecek.


Gürkan Uygun gibi Kurtlar Vadisi’ndeki rolü üzerine yapışmış bir oyuncuyla çalıştınız, bu da bir risk değil miydi?


Öyle tabi. Gürkan 9 – 10 yıl Kurtlar Vadisi’nde Memati Baş diye habire adam öldüren mafyatik bir karakteri canlandırdı. Gürkan zaten bizim konservatuardan öğrencimiz, kardeşimiz sayılır, hep beraber büyüdük desem yeridir. Gürkan Uygun da Umur Kurt da öyle, o yüzden biz rolleri konuşarak çıkarttık. Gürkan’a görünüm olarak vahşi bir görünüm seçtik. Tam Anadolu delikanlısı, pehlivan gibi, pala bıyıklı, cüsseli, karanlık bakıyor ama yufka yürekli, duygusal, insancıl bir tip yarattık. Memati’den son-ra Gürkan için de enteresan olduğuna eminim.


Filmdeki keskin nişancı tarihte olan bir karakter mi yoksa tamamen hayal ürünü mü?


Çanakkale Savaşı’nda efsaneleşmiş Abdül diye bir karakter varmış. Bütün Anzaklar, “Beter Abdül”, “Feci Abdül”, “Korkunç Abdül” diye isimler takmışlar. Ama Abdül yakıştırmaymış, gerçek adının ne olduğu bilinmiyor. Bu adam onlara dünyayı dar etmiş, gece gündüz rütbeli askerlerini avlıyormuş. Bir başka rivayete göre de bir tane de kadın keskin nişancı olduğu söyleniyor. Galiba mutfakta çalışan bir kadın, kendini dallarla kamufle edip geceleri Anzak subaylarını indiriyormuş.


Teknik ekibiniz yabancı mıydı?


Hayır, ekibimizin hepsi Türkiye’dendi. Efektlerimizi de Türkiye’de Digiflame’e yaptırdık. İsim vermeden bahsedeyim, bundan önceki savaş filmlerinin dijital efektleri hep Amerika’da, Brezilya’da, Meksika’da falan yaptırıldı. Biz Türkiye’de denedik ve çocuklar da çok başarılı oldu. Tabi bu başarının sebebi, efektleri yapacak kişinin tüm çekimlerde benim yanımda oturmasıydı. Bunu şöyle çekersek buraya şunu koyabilir miyiz, bu patlamayı güçlendirebilir miyiz, buraya dört kurşun daha ekleyebilir miyiz diye sorarak ve yaparız dediği her şeyi ona emanet ederek çalıştık ve son derece güzel bir sonuç çıktı.
Siz daha önce bir komedi filmi çekmiştiniz, şimdi bambaşka bir türde çalışmak zor oldu mu? Hayır olmadı. Daha önce “Vay Arkadaş” diye bir komedi çekmiştik. Şimdi de “Çanakkale Yolun Sonu”nu çektik. Ben Arzu Film kökenliyim, uzun yıllar Ertem Eğilmez’in asistanlığını yaptım. Arzu filme de baktığınız zaman, Ertem Eğilmez döneminden bugüne kadar komedi, dram gibi farklı türler çekmiştir. Ben severim farklı türleri, hepsiyle bir barışıklığım var çünkü.


Yeni proje var mı?


Evet, yeni bir filmimiz var, Akademi Prodüksiyon ile çalışacağız. Senaryosunu Namık Üstünel’in yazdığı “Günce” adlı bir hikâye. Çok naif, seyirciyi çok ağlatacak bir baba kız hikâyesi. “Babam ve Oğlum” tadında, babam ve kızım olacak bizimkisi de. Birkaç ay içinde çekeceğiz.


Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?


Değişik bir Çanakkale filmi oldu, insanlar önyargılı bakmasınlar. Sadece savaşı anlatırsanız başı sonu belli bir zafer hikâyesi bu ve sürprizi yok. İşte yedi düvel gelmiş, aslanlar gibi direnmişiz, büyük bir zafer kazanmışız ama çok da şehit vermişiz. İşin özü bu ama bu zaten hep anlatılıyor okullarda, derslerde. Biz burada, böyle bir savaş oldu ama savaşın içinde insani boyutu olan şunlar şunlar da oldu demeye çalıştık. O yüzden seyirciler, tarihi film, savaş filmi ya da yine mi Çanakkale filmi diye şartlanmasın, bence gelsin görsünler, keyif alacaklarını tahmin ediyorum. (www.elsisinema.com)



https://www.youtube.com/watch?v=WozDCqKYrS0


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder